Açıklama
“Elma bahçesi de böyle talebe marifetiyle vücuda getirilmiş, aralara tek tük erik, şeftali fidanları dikilmişti. Tarım derslerinde geniş araziye dağılır, itişip kakışarak ağaçları kireçle boyarlar, bakır sırt pompasıyla yapraklara göztaşı eriyiği sıkarlar, mümbit toprakta serpilen lahanaları, pırasaları, ıspanakları el arabasıyla yemekhaneye taşırlardı. Elma o kadar boldu ki yemekle tükenmez, yerlere dökülenler tavuklara, ineklere yem olurdu. Sabah reçeli, öğlen kompostosu, akşam da bizatihi meyve olarak verildiği halde ambarın tahta darabasından göze çarpan kırmızı yığın aylarca erimez, adeta dipten kaynayarak eksilenlerin yerine yenileri sökün ederdi. Sıcak yörelerdeki benzer okulların portakal bahçelerini hayal ederler, bozkırın ortasında üç beş cılız iğde ağacından başka nebat yetişmeyen ücra yerleri duyunca hallerine şükrederlerdi. Yumurta ve süt öğretmenlere satılır, hasılası döner sermayeye irad kaydedilirdi. Bir köşede terk edilmiş arı kovanı, yağmurdan, güneşten kararmış, kavrulmuş haliyle bal üretilen, göldeki kayıkhanede balık tutulan ihtişamlı günleri hatırlatırdı.
Okul sınırları haricinde kalmakla beraber mütemmimden sayılan üç tarafı demiryoluyla çevrili üçgen sahaya müselles de denilirdi. Burası büsbütün gözden ıraktı. Paçalarını takmadan tel örgüden atlayınca hürriyete kavuşurlar, ray hattının yamaçlarında ceketlerini yastık yaparak çimenlere uzanır, aşağıda düz çayırlıkta güreşenleri, minyatür kale top oynayanları seyrederlerdi. İneğini yeden yaşlı bir kadın yalın ayak peşinde koşuşturan torununa mukayyet olurken hat boyunda taşlıklarda bulduğu kömür parçalarını torbasına atar, öğlen vakti simitçi, salepçi, macuncu ortalığı panayır yerine çevirir, akşamüstü bisiklet, mobilet kiralayan kopuklar zuhur edince meraklıları hemen seğirtirdi. Acemiler düşüp yuvarlanırken hünerliler ayaklarını selenin önünde toplayıp üst üste tur atarlardı. Hattın dibine sinmiş bekleyenler rayların üzerine bozuk para koymuşlardır. Korkunç gürültülerle yaklaşan tren takada tukada sesleri arasında parayı hızla ezip geçer, incecik, yamyassı, koskocaman halde bırakarak buharını savura savura yoluna devam ederdi. Müselles kışın uykuya yatar, unutulur, ıssızlaşır, kutuplar kadar uzaklaşırdı. Aradaki mesafe bahara kadar balçık deryasıyla kaplanır, ardı ardına donmuş su birikintileri geçit vermez buzullar halinde ufka dizilirdi.”
İyi bir öykü kitabı okumayalı ne kadar olmuştu? Elma Bahçesi, bu soruya uzun zaman diyenler için…
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.